İster inançlı biri olun, Tanrı, kader diye isimlendirin, ister bilimin akılcılığını kabul etmiş olun ve olasılık, şans, evrim diye nitelendirin, kör bir saatçi milyarlarca yıl önce en mükemmel işini çıkardığı hiç aksamayacak kusursuzlukta bir saat imal edip zembereğini kurup bırakmıştır. Bu başyapıt halen ağır ağır gevşeyerek boşalmaktadır.
Bilmiyor muyum sanıyorsun? Ama bu kararı emin olmadan verir ve o mesajları çekersem zembereği geri alınamaz bir şekilde serbest bırakmış olacağım. Sen de biliyorsun ki bunu yaparsam binlerce yıl beklediğimiz ve tarihte ilk defa bu kadar yaklaştığımız, uğruna yüzbinlerin büyük çileler çekerek feda edildiği kadim büyük plan belki bir daha hayata geçirilemeyecek.
Sofia, sıcak yorganın altında yüzünü sevdiği adamın boynuna gömerken, kendi isteklerinden bağımsız ilahi bir gücün haşmet, heyecan, huşu, cazibe, mest, tutku, yüceltme, mükemmellik gibi duyguların hepsini aynı anda harekete geçirebilmesine bir kere daha şaştı. Umut eden Eros, yerini yaşayan Eros’a bırakmıştı. Şüphesiz, yaşayan bir Tanrı’nın eline düşmek, dehşetengiz bir şeydir çünkü sizi korkunun en yalın haliyle yüzleşmek zorunda bırakır. Kelimelerin anlatmaya kifayetsiz kaldığı bu deneyimin, ruhunu tamamen kuşatıp kavramasına ne yaparsa yapsın karşı koyamayacağını anladığında, o da mutlak bir teslimiyet duygusu içinde kendini ona bırakmıştı. Fanilerin elinden başka ne gelirdi ki? 